KANAL TÜRK VE TUNCAY ÖZKAN'IN BAŞLATTIĞI SİVİL TOPLUM HAREKETİDİR..Tuncay Özkan'ın bu konudaki son konuşması:Can dostlarım... Bilin... Bilin ve unutmayın. Hatta aklınızda bir mıh gibi çakılı dursun: Bu günler de geçecek. Çoğu gitti bile... Geldikleri gibi gidip, bir daha gelemeyecekleri günler de yakın.
Sakın yılmayın, yorulmayın. Azminizi, kararlılığınızı bozmayın. Kış geçecek. Kar, yağmur, fırtına... Marttan sonra bahar gelecek, bahar. Korkmayın. Yeşiliyle alıyla bir bahar. Çiçekleriyle dalıyla bir bahar. Siz bahara inanın ve korkunuzdan kurtulun. Bütün korkularınızdan kurtulun. Korku sadece sizi korkutanları güçlendirir. Siz korktukça kaybedeceksiniz.
Umudunuzu, imanınızı, inancınızı tazeleyin. Korkmaktan kurtulacaksınız baharda. Unutmayın; baharda çiçek çiçek, dal dal, yağmur yağmur çoğalacağız. Siz ahde vefaya saygılı olun ona bağlı kalın yeter.
Bizim ne önümüz var ne sonumuz. Biz sonsuzluktan geliyoruz, sonsuzluğa gidiyoruz. Kıyamete kadar varolacağız. Tarih bizi ve bizim yarattığımız barışı, sevgiyi konuşacak. Biz insanlığın önünü açacağız. Türkiye ile dünyayı kucaklayıp adaletin, barışın, kardeşliğin, zenginliğin ve medeniyetin bayrağı olacağız. Ayağımıza emperyalizmin taktığı zincirleri kırıp atacağız.
Siz yeter ki kendinizden ve inandıklarınızdan emin olun. Kendinizi tartın ve sağlam durun. Emin olan, inanan insan mutlaka başarır. Allah da onun yardımcısıdır. Emin olan, inanan, Atatürk'ün aydınlığıyla ruhunu yıkayan bir insanın geleceği görememesi mümkün değildir. Gelecek bizimdir, bizim. Dünyayla kucaklaşan Türkiye'nin...
İnsanlarla konuşun. Bir insan, tarihi herşeyi değiştirir. İnsanlara zaman ayırın. Onları dinleyin. Çok önemsiz gördüğünüz küçücük bir ayrıntı, bakarsınız size dünyayı getirir.
Kendinize, içinde bulunduğunuz kitleye inanın. Bir tek kişinin bütün kitlenin bir parçası olduğunu ve onun doğrularının ya da yanlışlarının bütün bir "Bizkackisiyiz" topluluğunu bağladığını unutmayın.
Birbirinize ve etrafınıza karşı sevgi ve saygıyla bakın. Hep iyiden, güzelden ve doğrudan yana olun. İnanın. Doğrularımızı anlatın. Her yaptığınız şeyi doğru yapmaya özen gösterin. Siz sadece Türkiye değil, dünya için bir umutsunuz.
Dünyaya barışı ve huzuru siz getireceksiniz. Bunun ilk basamağı Türkiye olacak. İnancınızı yayın. Birer birer kendinizi görevli sayın. Sakın durmayın, yılmayın, yorulmayın. Durursanız düşersiniz.
Atatürk'ün gençliğe hitabesini, Bursa nutkunu tekrar tekrar okuyun. Onun aydınlığını alın ve 21. yüzyıla taşımak için koşun. Ben her adımınızda sizinle olacağım. Varlığımı varlığınıza adadım. Size verdiğim her sözü tutacağım. Sizden de aynısını bekliyorum. Sizi her zaman ve her yerde yanımda canımdan bir parça olarak göreceğim. Siz de beni öyle hissedeceksiniz. Göreceksiniz ki umut da biziz, iman da bizde, inanç da bizde. Atatürk'e yapılanları anımsayın. Onun kavgasında vatan, namus ve ahde vefa yolculuğunda yobazların, satılıkların, hainlerin, düşmanların yaptıklarını gözlerinizin önüne getirin. Siz Atatürk'ü, dostlarınızı, tarihimizi ve geleceğimizi anımsayın her dakika. İnanın atacağınız her adım büyüyecektir. Sakın korkmayın. Siz bu vatanı geleceğe taşıyacak, dünyaya huzuru ve barışı getirecek, islamı ayağa kaldıracak, mazlum milletleri yeniden var edecek o büyük kavganın öncülerisiniz.
Emperyalizme, zalimlere, zalim uşaklarına ilk dersi siz vereceksiniz. Ama bunun için önce kendinize, sonra bu büyük ruha inancınızı tamamlayın. Siz onlara inandıkça, onlar da size inanacak.
Sevginizi gösterin. Sakın kimseye kızmayın. Herkesin kapısını çalın. Onlar sizi kovsa da, siz onlardan vazgeçmeyin. Kapıyı açmayanlara açtırana kadar ısrar edin. Kovanlara kovamayacakları insanlarla gidin. Anlatın, sevdanızı, aşkınızı, vatanı, namusu, ahde vefayı anlatın. Onlara Kanaltürk'ü izlemelerini söyleyin. Onlarla dayanışın. Hep doğruları söyleyin. Asla yalancı olmayın. Allah'ın hep iyi insanlara, doğrulara, güzel olana ihtiyaç duyduğunu ama her yalancının, takiyecinin, kötü niyetlinin Allah'ı kullanmaya kalktığını anlatın. Atatürk'ü hatırlatın. Düşmanı hatırlatın. Kadınlarımıza, tarlalarımıza, evlerimize, mirasımıza, atalarımıza yaptıklarını hatırlatın.
Birliğimizi, sevgimizi, kararlılığımızı ve dayanışmamızı gösterin. Ziyaretlerinize giderken, Türkçe Kuran ile Nutuk götürmeyi unutmayın. Onlarla dayanışın, yanınızda ekmek ve tuz olsun. Ekmek kardeşliğinizi, tuz dostluğunuzu anlatsın. Onları sevdanızla sarın. Hassasiyetlerine saygı gösterin. Evlerine girerken ayakkabılarınızı çıkartın. Onlarla aynı tabaktan yiyin, için. Yanınızda hediyenizi götürün. Her ay en az iki köyü ziyaret etmeyi unutmayın.
Siz onları ne kadar çok sevdiğinizi gösterirseniz, onlar da sizi sever ve sevdirirler. Onlarla müzik dinleyin, düğünde, cenazede, kederde, sevinçte, tasada, bir olun. Onlarla kahvede, sokakta, pazarda, okulda, camide ibadet edin, onlarla dertleşin.
Samimi olun. Samimiyetle yaklaşmaktan daha büyük bir mutluluk olamaz. Onları asla kandırmaya, cahil görmeye kalkmayın. Bunu yapanlara sırtınızı dönün.
Kadınlara karşı hassas, erdemli tutumunuzu sergileyin. Onların ne büyük devrimci, ana ve yar olduklarını unutmayın. Emin insan olun. Onlar size siz onlara güven verin. Sizi doğrunun adresi olarak görmelerini sağlayın. Çünkü sizin böyle yaşadığınızı onlar bilmeyebilirler. Onların karşısına hep yalanlarıyla takiyeciler çıktı. Sizler onları doğruyla kucaklayın. Onlar da sizi doğrularıyla tanıştıracaklardır.
Siz Türkiye'nin en büyük dostluk ve sevgi ağının, barış ve kardeşlik çabasının, demokrasi ve laik cumhuriyet sevdasının temsilcisisiniz. Siz vatan, namus ve ahde vefanın adısınız. Siz bir değil milyonların temsilcisisiniz. Ona uygun davranın. İnanın kazanacaksınız. Gittiğiniz her yerde, konuştuğunuz herkese bizi anlatın. Bizim büyük bir aşk hikayesinin vatan, namus ve ahde vefanın umudu olduğumuzu ve Türkiye'yi, insanlarımızı bu katiller demokrasisi, hırsızlar düzeninden çekip alacağımızın müjdesini verin.
Bizim din değil dincilerle, başörtüsü değil türbancılarla, müslümanla değil müslümanlığı ticarete dönüştürenlerle kavgamız olduğunu unutmayın. Müslümanlığı anlatmak gerek. Türkçe Kuran bu yüzden çok önemli. Halkımızın dini inancının koruyucusu ve kollayıcısı olduğumuzu, hırsızların ve katillerin elinden önce Allah'ımızı, sonra dinimizi kurtaracağımızı ve islamı bizim anladığımız ve yaşattığımız kadar temiz hiç kimsenin sahiplenip yaşatamayacağını aktarmalı, bunun için dinimizin aydınlığını iyiden iyiye öğrenmeliyiz.
Takiyecilerin emperyalistlerle birlikte dinimizi ve peygamberimizi nasıl Hıristiyanlaştırıp yok etmek istediklerini bu yolla ulus devleti, ulusu parçalayıp, etnik ve dini bölücülük yaptıklarını, Türkiye'yi parçalamak için çabaladıklarını aktarmalıyız.
Adı ne olursa olsun, dini, dili rengi ne olursa olsun bizim insana ve insan haklarına, hukuka, hukukun üstünlüğüne olan bağlılığımızı unutmadan hep tekrarlamamız gerekiyor. Kulun kula kulluğunun ancak bizimle sona ereceğini anlatmalıyız. Emeğin kutsallığına nasıl inandığımızı aktarmalıyız. Türkiye ancak bizim çabalarımızla çağdaş medeniyetlerle birlikte olacaktır. Halkımız sömürüden ancak bizimle kurtulacaktır. Unutmayın, yüzyılların kandırılmışlığını bir günde dönüştüremezsiniz. Karşı devrimin kökleri tarihin karanlığındadır. Köhne tohumlar geç yokolurlar. Fırsat buldular boy attılar. Onlarla mücadele uzun olacaktır. Hazırlanın. Çabanızın daim, azminizin kesintisiz olması lazım. Hoşgörüyü, ısrarla doğruyu anlatmayı sürdürürken elden bırakmayın.
Ben aklımdan şu dizeleri hiç çıkartmadım, siz de çıkartmayın:
Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs'te, Mekke'de, hac da değildir...
Kararlılığınızı doğru dürüst duruşunuzu ve mertçe karşı koyuşunuzu altını çizerek ama fıkralarla anlatmak, güzel sözlerle süslemek bizi halkımız nezninde güçlü kılar. Bu anlamda her birimiz diğeriyle daha sıkı işbirliği ve temas içinde olmalıyız. Bu nedenle
www.bizkackisiyiz.com internet sitesini, Kanaltürk'ü daha çok kullanmalı ve kullanılmasını sağlamalıyız. Kanaltürk'ü yaşatmak için ne gerekiyorsa onu yapmalıyız. Bu dayanışmaya halkımızı da katmalıyız. Bundan sonra 5 yıl içinde en önemli hedefimiz 30 bin öğrenciyi kapsayacak kız ve erkek öğrenci yurtları yapmak ve buraları halkımıza kazandırmaktır.
Biz bütün doğrularımızı olduğu gibi bekletmeden eğip bükmeden halkımızla doğruca paylaşmalıyız. Bu bizi sanki takiye yapanlar karşısında zayıf duruma düşürür gibi gelebilir ilk bakışta. Ama inanın doğru ve gerçekten daha büyük hiç bir şey yoktur. Ve mutlaka bir gün insanın karşısına çıkar. Dini asla siyaset ve insanları yönetmek için kulanmayın. Dini kutsalımız olarak görüp yaşadığımızı ve Allah ile aramıza hiç kimseyi sokmayacağımızı açık açık anlatalım.
İnsanlar bizi sorgulamalıdır. Bizim tavrımızı, duruşumuzu, bizim sadeliğimizi, doğruluğumuzu, iyiliğimizi, güzelliğimizi sorgulamalıdır. İnsanların bize karşı çıkma ve söylediklerimiz karşısında karşıt şeyler söylemesini teşvik etmeliyiz. İnsanların bizi merak etmesinden daha güzel ne olabilir? Her sınıftan, her düzeyden, eğitimden insan bizi kendi algısında tartışmalıdır. Bunu sağlamak önceliğimiz olmalıdır. Herkese anlatmak anlatmak anlatmak zorundayız. Bizim güzelliklerimizi ve umudumuzu yaymak zorundayız. Unutmayın vatan namus ve ahde vefanın güçlü ışığı, Atatürk'ün medeniyet hedefinin aydınlığı Anadolu'daki her evin penceresinden yansıyana kadar çabamıza hiç aralık vermeden devam edeceğiz.
Unutmayın Atatürk'ün cumhuriyetinde kimsesizlerin kimsesi biziz. Sadaka bırakanlar kapılara efendi köle ilişkisiyle gidenler değil. Atatürk cumhuriyeti bize, kimsesizleri cumhuriyete emanet etti. Biz bu emanetin güçlü ve yılmayan bekçileri olacağız.
Kendinize güvenin ve bu güvenin ışığını yansıtın. İlk işimiz bu ışığın bizim gözlerimizden yansıması olacaktır. Bu yolculukta hiç kimseyi kırmayacağız. Herkesin gözlerimize bakmasını sağlayacağız ve herkesin tam da gözünün içine bakacağız. Bu dünyada çirkinlik yoktur, çirkinleştirilenler vardır. Bizim davamız kötüyü, yalanı çirkini silip, güzeli ortaya çıkarma davasıdır. Unutmayın, Faruk Erem'in dediği gibi "Suçluyu kazıyın altından insan çıkar". Biz kazıdıkça insanımızın güzelliği, doğruluğu, iyiliği güneş gibi parlayacak, üstümüzü örten o büyük çamur ve yalan yığını ortadan kalkacaktır. Biz anlatmaya, kazımaya, insanımızla samimiyetle kucaklaşmaya devam edeceğiz. Biz kazıdıkça yoksulluk, kulluk, kölelik, müridlik, şeyhlik, aşiret, kaba güç, mafya ortadan kalkacak. Demokrasi, eşitlik, kardeşlik, barış, huzur ve zenginlik ortaya çıkacaktır.
Bunun için oluşturduğumuz bu büyük akıl, yürek birliğini yüceltmek bizim görevimizdir. Bunun için cehaletle, fakirlikle, geri bırakılmışlıkla, korkunun krallığıyla mücadele bizim amacımızdır. Bunun için barışla, kardeşlikle, kararlılıkla dayanışmayla fakirliğin, yoksulluğun ,cehaletin üstüne üstüne gitmek zorundayız. Bunu bütün güçlerimizle yapacağız. Bütün güçlerimizle. Hiç bir beklentimiz olmadan. Tıpkı şiirde denildiği gibi:
Savaşta pir aşkına dövüşeceğiz,
Kartallı bahçıvan Kazım olarak,
Savaştan sonra yine
Kartallı bahçıvan Kazım olacağız.
Biz dürüstlüğün timsali olarak anılacağız. Bizim büyük ülkümüzün yolunda hiç bir şey, bizim dostlumuğuzun vatan, namus ve ahde vefa aşkımızın yoldaşlığında hiç bir şey en küçük bir değer oluşturamaz. Biz bizden olanların da olmayanların da anlayacağı durulukta yaşayacağız.
Bana bir taksi şoförü dedi ki: "Geçen arabama biri bindi senin Allahsız bir komünist olduğunu, tanrıyı inkar ettiğini ve çok tehlikeli bir mafya olduğunu söyledi."
"Yapma " dedim. "Eksik bırakmış, "Darbeci" demedi mi?...Dedi onu unutmuşum " diye ekledi.
Dedim ki, "Lailaheillallah,Muhammedenresülallah".
" Biri gitti" dedi.
Dedim ki ,"Türk ordusu benim canımdan daha değerli olmasa şimdi biz bu takside olamayız. Onlar bizim çocuklarımız, ama 12 eylül faşist cuntasını sevmiyorum, bugünkü kötülüğü yarattılar, çok zulmettiler. Demokrasiden daha değerli hiç bir şey yok, olamaz ama Amerikan emperyalizminin ordumuzu zayıf düşürmesine de, başına çuval geçirmesine de dayanamıyorum, şehitlerimizi kabullenemiyorum."
"Yarısı da şimdi gitti" dedi.
Dedim ki, "zengin olsak ve adaletle paylaşsak, herşey para olmasa, dostluk, hukuk, demokrasi, doğru siyaset olsa, tarihe, bilgiye, bilime değer versek, devleti ve kamu yararını düşünsek, eğitim parasız, sağlık parasız olsa, herkese iş versek de sadaka vermesek, herkesin sosyal güvencesi olsa olmaz mı?"
"Olur olur olmaz mı ?" dedi.
Kanalın önüne geldik... "Eee" dedim.
"Para vermene gerek yok, helal sana, hep böyle ol" dedi.
Parayı zorla verdim.
Dedim ki:
" Canımı alacaklarını bilsem, dünyayı vereceklerini görsem, yolumdan, inancımdan, düşüncemden dönersem namerdim. Bir kişi kalsam doğru bildiğimi anlatmaya devam ederim. Alçak, dönek olmaktansa ölmeyi tercih ederim..."
Gözleri yaşardı. Dayanamadım.
Biz hepimiz dönmekten bu ülkeyi yobazlığa teslim etmekten, emperyalizme bırakmaktansa ölmeyi tercih edelim daha iyi. Anadolu insanı kadirşinastır. Hikmet sahibidir. O tıpkı suyun yolunu bulduğu gibi geç olsa da bulur. Ona inanmaktan sakın vazgeçmeyelim. Türkiye'de insana inanmak lazım. Halka... Üretene... Bilgiye... Siyaset gelip geçici bir araç. Sistem kurmak ve insanı güçlendirip, onu bilgili kılmak bizim hedefimiz olmalı. Güçlü bireyi yaratmalıyız ki vatana, namusa ve ahde vefaya sahip çıksın. Bu birey, Atatürk'ün aydınlanmacı devriminin aslan yürekli bekçisi olsun.
Bunun için sabırla, inançla azimle çalışmalıyız. Şanı, şöhreti bir kenara bırakarak. Bütün egolarımızı ayaklarımızın altına alarak. Onuru, şerefi, erdemi; paraya, söhrete, şana tercih ederek çalışmalıyız. Bilmeliyiz ki bu kavgada mareşal olmakla er olmak arasında bir fark yoktur.
Ama işi yapacak olana vermek, yeteneğin, becerinin,önderliğin ve başaracak olanın yanında olmak ve onun arkasında durmak kazanmamız için anahtardır. Artık zamanı anlamak dönemi gelmiştir. Gençleşmek zorunluluktur. Gençlerle birlikte bir ordu gibi bilim ve barış ordusu olarak yürümek zorundayız. Bu nedenle hareketimizde yanlış ve bizi hataya sürükleyecek kişi ve düşüncelere karşı dikkatli olmak, onlarla mücadele etmek bizim asli görevimizdir.
Hastalıkla mücadelede doz neyi gerektiriyorsa o kadar ilaç vermezsek hastayı kurtaramayız. Bunu da unutmamalıyız. Kanser mücadelesi aspirinle yapılır mı? Zararlı olanlara karşı mutlak başarı sağlamazsak onlar bizi yolumuzdan eder. Suyun uyuduğu ama düşmanın uyumadığı dönemlerin sonunda bugünkü zor günlere ulaştık. Biz bir daha kandırılamayacağız. Bunu yaşadığımız tecrübelerden gördük. Atatürk sonrası dönem bizim için acılı bir süreç oldu.
Biz içimizde ve dışarıda bütün birikimlerimizle yeni bir Türkiye yaratmanın emsalsiz kavgasını vermek zorundayız.
Hatalarımızdan ders almadan olur mu? Eleştirilere kulak tıkamak olur mu? Özeleştiri yapmamak olur mu?
Nasıl yapmalı sorusunun yanıtı, çıkardığımız derslerle hemen başlamak olmalıdır. Hemen başlayacağız ve yeni Türkiye'yi mutlaka kuracağız. Atatürk'ün aydınlattığı yolda varlığımızı Türkiye'ye, Türk varlığına armağan ederek yol alacağız.
Bu uğurda vazgeçmesini, feda etmeyi ve çileyi göze alacağız. Bu kolay olsaydı zaten iş bize kalmazdı, unutmayacağız. Halkımızı, ulusumuzu, yurdumuzu tutup içinde bulunduğu karanlıktan çıkartacağız. Başka ne yolumuz ne de çıkarımız olamaz. Bunun için akılcı, bilimsel ve gerçekçi davranacağız. Güç birliği yapacağız. Onun için burdayız ve olmaya devam edeceğiz. Sadece iyi niyetle ve samimiyetle yol almayacağız. Akıl, bilim ve Atatürk ilkeleri bizim rehberimiz olacak.
Bu kavga vatan yani Türkiye, namus yani ay yıldızlı kırmızı bayrak, ahde vefa yani adalet, barış ve kardeşlik için verilmektedir. Unutmayacağız, yılmayacağız, korkmayacağız.
Kazanacağız...
Salı Ocak 15, 2008 2:25 pm
